KİMDEN LİDER OLMAZ?

KİMDEN LİDER OLMAZ?

Yöneticilerde En Sık Görülen Arızalar

Yazılarımda çoğunlukla liderde olması gereken özellikleri ifade etmeye çalıştım.

Bir de gücün karanlık tarafına bakıp, başarıları ya da sergiledikleri imaj ile göz dolduran ama lider olamamış yöneticilerin patolojisini incelemeye ne dersiniz?

  • Etik Dışı Davranma Hakkını Kendine Bahşedenler

Sonuç odaklılık ve salt başarıya güdülenmiş olmak, zafiyetleri olan bazı yöneticileri, konfor alanlarını genişletmek ya da az bir gayret ve zamanda işi tamamlamak için değer ve etik kurallar dışına çıkmaya iter. Bunlar, kurumun ve toplumun değerleri ile ters düşme pahasına başarıya odaklanmış yöneticilerdir. İş, süreç ve hedefleri savaşta yok edilmesi gereken birer düşman hedefi gibi görürler. Onlar başarmak için dünyaya gelmiş, bunun için çok bedel ödemiştir! Bu sebeple hedefe ulaşmak için her yolu mubah sayar, müşteriyi tek kullanımlık görür, çalışanlara yerine biri bulunabilir gözüyle bakar. Onlara göre kurallar, değerler gerektiğinde zaruret! sebebiyle esnetilebilir.

Organizasyonda bir süre sonra etik ve değerleri küçümseyen çalışanların sayı ve gücünde artış olurken nitelikli personel kaybı da kaçınılmaz olur.

  • Öfke Patlamaları ve Nobranlıkta Tavan Yapanlar

Eksik ya da aksayan yeteneklerini bilen ama bununla yüzleşemediği için bu kaslarını güçlendiremeyen yöneticilerde öfke patlamaları görülür. Beceriksizliklerini ve açık taraflarını seslerini yükselterek kapatmaya çalışırlar. Kaşları arasındaki mesafe kısa, alt dudakları genelde titrek, yüzleri hep beyazdır. Sık kırdıkları için cep telefonlarını da sık değiştirirler. Ofisinde dosyalar, kağıtlar havada uçuşur. Yazdıkları kısa bir mesaj ya da maille çalışanlarda tahrip gücü yüksek patlayıcıdan fazla etki bırakırlar.

Kimse onu anlamıyordur! En iyi o bilir! Koskoca yönetici olmasına rağmen bu yaştan sonra en çok o çalışır! Ondan başka kurumu düşünen yoktur! O olmasa organizasyon yıkılır, gider! Dillerinde kemik, ses tellerinde ayar yoktur. Zaman zaman gönül alsalar da artık kalpler kırılmış, onur ayaklar altına alınmıştır.

Nitelikli personel zamanla kendine dışarıya atarken geride kalanlar; tüm teklif ve çözüm reflekslerini çöpe, yaratıcılıklarını rafa kaldırarak, yalnız söyleneni yapan mekanik varlıklara dönerler.

  • Kraldan Çok Kralcılar

En sık rastlanan arızalı yönetici patolojisidir. Yaşamını devam ettirebilmek, üstleriyle çatışmamak, bazen sağlam bir bonus bazen de yalnız bir takdir alabilmek için birçok yönetici, yukarıya şirin gözükür. Dikkatlerini aslarından ziyade üstlerine verirler. Ne olduklarından çok üstlerinin kendilerini nasıl gördükleriyle ilgilenirler.

Üst yönetimi rahatsız etmemek, yeni bir maliyet kapısı açmamak, süreçler sorunsuz yönetiliyormuş gibi göstermek için, işin gerekleri, astların sorunları, acil çözülmesi gereken problemler, mutlaka yapılması elzem olan harcamalar adeta bir kara delikle karşılaşır ve yokluğa karışır.

İşler hep gecikir, son geceye kalır. Çalışanlar üzerindeki stres yükü sürekli artar, teklif mekanizması yok olur, küçük sorunlar büyür, büyük problemler ise gerekli olandan çok daha büyük maliyetlerle çözülür.

Sonuçta, nitelikli personel işten ayrılır. Niteliksiz ama kurnaz personel bu gri havadan faydalanır.

  • Koltuk ve Kartvizitten Beslenenler

Havalı bir ofis, pahalı şirket arabası, marka elbiseler, lüks zevkler. Odak noktasında bunlar ve bunların sağladığını düşündüğü aura vardır. Organizasyonda hiyerarşiyi kasta dönüştüren, pozisyon, yetki ve unvanın verdiklerini hunharca, egosantrik ve adeta yarın tükeniverecekmiş, bugün son damlasına kadar sarf edilmeliymiş gibi hadsizce kullanırlar. Kibirleri yüksek, empati yetenekleri sıfırdır.

Nitelikli personel çok kısa sürede kendine iş aramaya başlar.

  • Hiç Bitmeyen, Sonuçsuz Toplantı ve Nasihat Canavarları

Bir toplantı yarım saatten fazla devam ediyor ise, toplantıya katılanların hiçbirinin ön hazırlığı yok demektir, başta yöneticinin. İş hayatının artık kronik sorunu haline gelen bitmeyen toplantılar ve sonucu olmayan konuşmalar, bir zaman hırsızı, verim düşürücüdür. Tam da bir direksiyon emekçisinin, 5-6 yıl önce bir madeni yağ reklamında dediği gibi “Ağzı olan konuşuyor, bu makama oturmak kolay mı?”.

Toplantının işi bitirmek değil, alınacak kararlara göre aslında yeni başlatmak olduğunu bu yöneticiler anlayamamıştır, elbette karar alınabilirse. Konuşmanın yapmaktan kolay olduğunu insanoğlu ilk gençlik yıllarında keşfediyor ve zamanı geldiğinde bunu iş hayatına kolayca ithal ediveriyor. Bol bol konuş, nasıl yapılacağını süslü kelimelerle anlat, mailler havada uçuşsun, telefonların mesaj uygulamaları hiç susmasın ama söylediklerinle yaptıkların çelişsin.

En çok konuşan, en güzel cümleler kuran, en hazır cevap aynı zaman da en çok çalışandır. Tabiidir ki yöneticiden sonra!

  • Yıldızlarla Dans Edenler

Bu yöneticiler, kendilerindeki benzersiz! özelliklere sahip çalışanları parlatır, onları korumak, kollamak, terfi ettirmek ve onlarla olmaktan büyük zevk alırlar.

Yeri geldiğinde alkışlarıyla yöneticiyi var eden, yeri geldiğinde haber alma uzmanı gibi çalışan, çoğunlukla da yöneticinin duymak isteyeceği şeyleri söyleyen çalışanlar bu tip yöneticilerin yıldızlarıdır. Yönetici onlar sayesinde, gün geçtikçe organizasyonun gerçeklerinden uzaklaşır ve zihninde yarattığı başka bir organizasyonu yönetmeye başlar.

Bu yıldızlardan biri gizli yönetici olarak çoktan yönetimi devralmış nitelikli personel ise kendine iş aramaya başlamıştır bile.

Yazıyı okuduktan sonra, sizin de aklınıza kimi yüzler bazı isimler geldi mi?

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar: 4

Yorum bırakın